İlk şiirini 1950 yılında Harold Pinta mahlasıyla yazmıştı.

Birçoğunuz bilir O’nu. İngiliz Tiyatrosunu yarım asır sırtında taşıyan, 10 Ekim 1930’da Londra’da Yahudi bir terzinin oğlu olarak dünyaya gelen Harold Pinter…

9 yaşında savaşın gölgesinde terk ettiği evine 12 yaşında geri dönebildi. Geri dönmüştü ama ruhu bombardımanlarda can çekişiyordu. Zihninden çıkaramadığı bir kâbustu II. Dünya Savaşı.

Franz Kafka tutkunuydu. Elinden düşürmezdi… Eğitim gördüğü Hackney Downs Dil Okulu’ndaki tiyatro oyunlarında sahneyi aldığı an da kendi kendine “oyuncu olacağım” demişti. Nitekim oldu da. 1948’de Kraliyet Akademi Dramatik Sanatlar Okulu’nda 2 sene burslu olarak okudu ama bitiremedi. 1951 senesine geldiğimizde Drama Okulu öğrencisi oldu. Birçok tiyatro grubuyla sahneye çıktı. 27 yaşına geldiğinde aynı zamanda oyun yazarıydı. Bu arada askere gitmeyi reddettiği için para cezasına çarptırıldı. 1957’de Bristol Üniversitesi’nin Tiyatro bölümü için Oda adlı oyununu dört günde tamamladı. Bunu, aynı yıl yine Bristol Üniversitesi Tiyatro bölümü tarafından sahnelenen Doğum Günü Partisi adlı oyunu izledi. Bu oyun eleştirmenler tarafından yerildi ve sahnelenmesinden birkaç gün sonra kaldırıldı. Yazarlığa zorlu bir “Merhaba!” diyerek başladı Pinter. Aynı yıl “Kapıcı” dünyaya geldi. Doğum Günü Partisi oyununun aksine Kapıcı takdir kazanmış, farklı üslubuyla dillere dolanmayı başarmıştı.

1978’de yayımladığı şiir kitabından 25 yıl sonra Irak’a karşı girişilen müdahaleyi eleştiren bir başka şiir kitabı daha yayımladı ve bu seçki Wilfred Owen Şiir Ödülü’ne layık görüldü.

İlk eserlerinde dönemin İngiliz işçi sınıfının olumsuz şartlarda çalışmasını, ruh haletlerinin girdaplarını işledi. Oyunlarından mistik bir hava hâkimdi. Aynı zamanda siyasi alanda da güçlü bir muhalifti. Oyunlarında “Pinteresque” adıyla anılan kendine özgü bir tarz yarattı. Oxford İngilizce Sözlüğü’nün, ‘Pinteresque’ (Pintervari) sözcüğünü sayfalarına dâhil etmesi yazarın özgünlüğünün en yalın işareti olarak bilinir. Harold Pinter film senaryosu da yazmış ve bazı edebi eserleri filme uyarlamıştı. Hizmetçi, Kaza, Arabulucu filmlerinin senaryosunu yazdı. John Fowles’ın Fransız Teğmenin Karısı adlı romanını (1982), ve kendi yazdığı İhanet’i sinemaya uyarladı.

“1973’te Şili Devlet Başkanı Allende’nin devrilmesinden sonra insan hakları konusunda aktif olmuştur. 1999’da Kosova krizinden Nato’nun müdahalelerini ülkedeki korku ve karışıklığı arttıracağı gerekçesiyle eleştirdi ve “Miloseviç’i Serbest Bırakın” kampanyasına katıldı. Amerika’ya karşı Küba Dayanışma Partisi’nin üyesi oldu. Amerika ve İngiltere’nin Irak’ı işgalini eleştirdi ve 2004’te İngiltere Başbakanı Tony Blair’e karşı başlatılan kampanyaya katıldı.

Harold Pinter, 1985 yılında meslektaşı Arthur Miller ile 12 Eylül baskısı altındaki aydınlara destek olmak için Türkiye’ye gelmişti. Bu seyahatinde Pinter’ı Radikal gazetesi yazarı Gündüz Vassaf ve Orhan Pamuk karşılamıştı. Vassaf o günleri şöyle anlatmıştı: “Gelmeden önce Pinter’ın sert, esprisiz biri, Miller’ın ise ağırbaşlı, oturaklı olduğunu düşünüyordum. Ancak ikisi de tersi çıktı. Ankara’da ABD Büyükelçisiyle tartışmalarını liseli iki muzip çocuk gibi anlatmışlardı. Türkiye ziyaretinin ardından bu coğrafyaya ait ‘Bir Tek Daha’ ve ‘Dağ Dili’ adlı iki oyun yazmıştır. Sanatçı, 2004 yılında Hasankeyf’i korumak için Ilısu Barajı’na karşı bir kampanya da başlatmıştı.”

Harold Pinter, 2005 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü alana kadar birçok ödülün sahibi olmuştu. En büyük ödülü de sanırım gönüllere sapladığı sarsılmaz kalemi oldu. 32 oyun, bir roman ve 22 film senaryosu yazdı. Eserlerinin birçoğu dilimize çevrildi.

Tarihler 24 Aralık 2008’i gösterdiğinde gırtlak kanseriyle mücadelede eden Pinter’ın ölümü eşi Antonia Fraser tarafından açıklandı. Fraser, Pinter ile 33 yılı aşkın süre birlikte yaşamanın kendisi için bir ayrıcalık olduğunu belirtti ve “Hiçbir zaman unutulmayacak” dedi.